Bu Blogda Ara

Sayfalar

22 Aralık 2011

Değişen Hayatlar

Bugün aslinda günümüzde hayata bakış açımı değiştiren iki tane insanla tanışma yıldönümüm :-))
Belki kendileri bu tarihin farkında değiller ama ikisi de benim için gerçekten önemli ...
Eğer bu yazıyı okuyorlarsa kulakları çınlasın :-))

Tam dört yıl oldu onlarla tanışalı, inşallah da arkadaşlığımız ve kardeşliğimiz ömrümüzün sonuna kadar sürer ... Hatta istiyorum ki Ahirette bile sürsün :-))
Hani derler ya biriyle tanıştım ve hayatım değişti ... Sizi çok seviyorum.

Yıl Sonu İstekler

Şunun şurasında on gün kaldı içinde bulunduğumuz yılın nihayete ermesine ...
Acısı tatlısı, şekeri tuzu topladım, bir şeyler ve kararlar çıktı, size de arz ediyorum:

1. Yıl sonunda Çarşı denen pislikten ve elbette nefret kustuğum mevcud işimden ayrılınacak.
Ben böyle bir ihtilalin kansız olmasından yanayım ama gerekirse akması gereken kanı dökmekten de döktürmekten de çekinmeyeceğim.
İhtilalim kanlı veya kansız mutlak monarşi sur'etle gerçekleşecek ...

2. Blogger'imdeki eksik kalan yazılar tamamlanacak ... O kadar çok birikmişim var ki, bugüne kadar yazdıklarımdan da fazlası.

3. Ağzımda çürüdükleri için çekilince eksik kalan dokuz tane dişime dolgu protez ve saire ne mümkünse yaptırılacak.

4. Hayatla hesaplaşma ... Ey hayat, benden son altı yılda çaldıklarını geri ver artık!

5. Tatil ... Sekiz kocaman yıldır adam gibi bir tatil yapamadım, hayatım bunalım içinde, kafayı yemişim anlayacağınız ... Bi kurtulsam daha neler neler yapacağım kimbilir?

6. Lise Diplomu ... İki yıldır hayalim, ama daha başlayamadım bile ... Bu yıl da olmadı ama gelecek yıl sınavlara hazırlanmaya başlayıp mümkün olan en kısa zaman zarfında şu diplomu almak, ama nasıl?

21 Aralık 2011

Kış Masalı

Bu yıl Kış da Yaz gibi gelmeyi adam gibi beceremiyor :-((
Zaten iki kocaman yıldır İstanbul'a kar falan yağdığı falan da yok :-((
Ama bunca zaman yağmadı diye bu yıl yağmayacak diye kesin bir peşin hüküm de yok ... Kar yağma umudu Kış devam ettikçe içimizde yaşayacak :-))


Ayrıca bu gece en uzun geceyi yaşayacağız ...
Size bir şey itiraf edeyim mi?
Gönül isterdi ki bu akşam kocaman bir parti verip en uzun geceyi kutlamak. Ama gerek ekonomik sıkıntılar, gerekse duygusal sıkıntılar şimdilik bu partiye engel :-((
Yıllar çuvala gürmedi ya, gelecek yıl yaparım ben de ... Hah, çok da umrumdaydı :-))

14 Aralık 2011

Taksi Zammı

Dün ekonomimizin tıkırında olan büyümesinden ve adam başı cebimize giren paranın fazlalığından bahsettim ya size, bu fazlalık hemen taksilere yapılan zamla geri alındı :-((
Ama bu yapılan zam taksi esnafını memnun etmemiş ...
Haksız da sayılmazlar aslında ... Benzin fiyatlarını hiç takip etmedim ki ne kadar yükseldiğini söyleyebileyim ...

Cumartesi Sabahı yürürlüğe girecek olan 8% zamlı tarifenin ücretleri berveçhiatidedir efenim:

Taksimetre Açılış : 2.70 - Kilometre Başı : 1.73 - Bekleme : 0.27 Türk Lirası

Bu tarife mucibince dolmuşlara da zam gelmiştir kesin ...
Ama bizim haftalıklarımıza zam gelmedi, o apayrı bir konu ... Yakında İETT otobüsleri yılın ikinci zammını yaparlarsa şaşırmam :-))

Ne demişler?
Ekonomi Tıkırında :-))

13 Aralık 2011

Dünyada Türkiyeden Büyük Yok

Hayat çok tuhaf değil mi?
Tüm Dünya ekonomik krizin kartal pençesi altında kıvranırken Türkiye Ekonomisi büyüme rekoru kırmış :-))
-Mübarek sağolsun hiç bize yansımadı ki-
Ama bu oran da az değil, 8.2% :-)) Hem de Temmuz başından Eylül sonuna kadar :-))
Bu vaziyet-i genişleme dahilinde Yılbaşından Eylül bitene kadar 9.6% büyümüşüz ... Ekonomi Tıkırında demek ki :-)) E tabi, adam başı -sıkı durun- 1239 $ artmış gelirimiz, yani 10761 $ olmuş ... Hani nerede bu para benim cebimde yok? Ve ben bu kadar parayı bir arada hiç bir zaman görmedim :-((
Türkiyenin dünya birincisi olduğu başka bir alan daha yok olmadı sanırım bu yıl ... Çünkü en yakın rakibimiz Çin Halk Cumhuriyeti, onun büyüme oranı da 9.4% :-((
Burun farkıyla kazanmışız yarışı ... Kutlu olsun efenim, Ekonomi Tıkırında :-))

12 Aralık 2011

Evlilik

Biliyorum bu konuyu dilime çok doladım ama ne yapayım ki etrafta gördüklerim ve duyduklarım bana bunu yazdırtıyor.
Gerçekten komedi ve ilâhi bir komedya bu sahne.


Biraz önce resmi görünce bazı şeyler üşüştü kafama dank etti:
Ben düğünümde pasta değil Tavuk Döner kesmek istiyorum, sahneye çıkış şarkım da "Une Belle Histoire + Stand By Me + Don't Let This Moment End" olucak.
Bütün bu dediklerim olmazsa ben de nikâh masasında nikâh memuru o altın soruyu sorduğunda "Hayır" demezsem ne olayım?
Çünkü siz de biliyorsunuz veya öğreneceksiniz ki hayırda her zaman hayır vardır ve evette şer vardır.

Dede

Artık sanırım torun sahibi olma yaşı benim yaşıtlarıma kadar düştü :-((
Şimdi hayıflanmalı mıyım yoksa sevinmeli miyim bilmiyorum ... Çünkü şaka bir yana, ben dede olabilecek yaşa gelmişim demek ki :-)
Biraz önce bu haberi okuyunca "Mor Ali Miz" arıza yapıp hastalandı :-((
Biz daha evleneceğimiz eşimizi bulamamışken veya onu evlenmeye ikna edememişken bir başka yaşıtımız elini o kadar çabuk tutmuş ki benimle yaşıt ama o bir DEDE !! Yanlış okumadınız, baba değil, dede ... Yani torun sahibi ...


Kahramanımız Çine'den, Aydın'a bağlı ... Hani şu "Gözünüz Aydın"la başlayan uzun dilek cümlesini kullandığım Ege Bölgesi'ndeki vilayetlerden :-))
Abidin Tekir ... 1977 doğumlu, 17 yaşında Muhammet'i doğurdu baba oldu ...
Muhammet Tekir ... 1994 doğumlu, o da 17 yaşında Abidin'i doğurdu, kendisi baba, babası da dede oldu ...
Bu vaziyet-i umumiye dahilinde Türkiye'nin en genç dedesi Abidin Bey oldu :-))

Abidin bey, kendisinin adaşı torun Abidin, oğlu Muhammet, babası Muhammet ve dedesi Mehmet Tekir ile aynı bahçeye bakan ayrı evlerde oturuyor.

Size bir profil anlattım, fakat Dünyanın en genç dedesi 29 yaşındaki İngiliz Shem Davis.
Benim hayatım boyunca hiç bir zaman dedem olmadı :-(( Dedesizliğin ezikliğini her zaman çekmişimdir :-((
Allah dedelere uzuzun ömür versin ki torunlar dede özlemi yaşamasınlar ...

10 Aralık 2011

Zorluk

Dünyada yapılması çok zor olan üç şey:

Saç tellerinizi sayamazsınız. Çok fazladır.

Gözlerinizi sabunla yıkayamazsınız. Gözleriniz yanar.

Diliniz dışardayken nefes alamazsınız. Ben denedim, o kadar da değil :-)

Şimdi dilinizi içeri sokabilirsiniz :-))


Etrafta bu mantaliteye sahip kıt beyinli o kadar çok insanat var ki, asıl onları saymak dili dışardayken nefes almaktan çok ama çok daha zor :-((

09 Aralık 2011

Diş

Uzun zamandır ağzımda tam sekiz tane dişim yoktu :-((
Zamanında bakamadım, çürümüştü ve binbir zorlamayla doktor tarafından çekildiler :-((
Bu akşam Starbucks'ta kahve içmekteyim, bir anda baktım ki ağzımdaki iyice çürümüş olan dokuzuncu dişim düşüvermiş :-((
Hani bir şey değil, kökü içerde kaldı ... Şimdi o kökü çıkartmak için doktora gitmek lazım, doktor da beni korkutmuyor değil :-((
Ama son çare olarak mecburen gideceğiz ...

08 Aralık 2011

Tren Dö Banli

Uzun zamandır Devletimin Elektrikli Trenlerinden bahsetmiyordum sanırım ...
Akşam akşam mesaiye kalmışım, hava soğuk, trenden başka vasıta da yok bizim eve o saatta, ya da bir şekil Taksim'e gitmeli ki en kestirme Dolmuşa binip de eve dönmek için :-))


Saatlar 21:35'i gösterirken İstanbul İstasyonundan hareket ediyoruz, ama daha düne kadar en yüksek ve sıcak seviyede yanan soba, bu akşam yanmıyor :-((
Anlaşıldı, Yaz zamanı arpalıklar bol geldiği için sürekli yandı ya, şimdi soba için ödenek çıkmadı herhal ki yaksınlar :-((

Yenikapı İstasyonuna geldik, burda bizi pek olağan olmayan bir bekleme karşıladı :-((
Benzer bir beklemeyi eski adı Samatya, yeni adı Koca Mustafa Paşa İstasyonunda malum ki uzun yıllardır tren yolu tek yola düşüyor, bu vaziyet-i umumiye dahilinde karşı istikametten avdet eyleyen öteki treni beklememiz lazım ... Bekliyoruz da netekim :-))
Hani yeni Jeton almak gerekmese inip arkadaşlarıma uğrayacağım ama ondan sonra "Jetondu Jetona Noldohoy Jetonum Nerde" dedirtecek bana :-))
Ben trende üşüyorum :-((

Geldik Kazlıçeşme'ye ... Burada da Marmaray'ın tünel giriş istasyonu yapılıyor, eski yoldan ayrı olarak Yedikule'ye kadar bir yol yapmışlar, elektrik tellerini yerleştiriyorlardı ...
Sanırım yakında bu yeni yoldan gidip gelecek trenler :-))
Galatasaray ise biraz önce sona eren misabakada Montepaski Siena'ya mağlup olmuş :-)))
Kazlıçeşme İstasyonunda müsabakayı temaşa eylemeye avdet eyleyen temaşakarlar bir anda Devletimin Trenini doldurmaya ve içeriyi bir parçacık dahi olsa ısıtmaya yetti :-))

Fakat bu kadar tehir yüzünden normal şartlarda otuzaltı dakkada gelmemiz gereken yolu ancak ellidört dakkada kat edebildik :-((

07 Aralık 2011

Bahçedeki Fener'in Öyküsü

Bir zamanlar bir yerde bir bahçe varmış, sonra birisi gelmiş, o bahçeye koskocaman bir fener dikmiş ki aslanlar kendilerini avlamaya gelen avcıları görebilmeleri için. Gel zaman git zaman büyük aslan kocaman feneri yerinden sökmeye karar vermiş. Fenerde yaşamakta olan kanaryalar da bu duruma itiraz etmişler, ne istiyorsunuz bizden? Aslan da demiş ki, avcılari bize gösteriyorsunuz ama bizim de yerimizi avcılara gösteriyorsunuz. Kanarya meclisi bu suçlama üzerine olağanüstü toplanmış ve her gördükleri aslanın kafalarını gagalamaya oybirliğiyle karar vermişler :-))

04 Aralık 2011

Boşanma Pastası

Bu dünyada çok şey gördüm çok şey duydum çok şey de yaşadım ...
Daha önce evlenmediğim için belki henüz boşanmadım ...
Fakat yine de hadise-i rezilliyenin bu noktalara kadar gelebileceğini hiç düşünemezdim :-((
Her ne kadar sosyete hududları dahilinde olsa da birileri yazıyor ve konuşuyor dahi olsa ...


Bugünkü konumuz Ayrılık, ama kutlanan ayrılık, biraz daha açalım, bu ayrılma ve boşanma için verilen partide kullanılan pasta ...


Binbir hayallerle mutlu başlayan evliliklerin zaman içinde ayrılıklarla bitmesi bugüne kadar üzüntü nedeniydi ... E kolay değil tabi, neler beklersin, karşına neler çıkar :-((
Şimdi deşmeyeceğim bunları, çünkü uzun uzun araştırma ve her bir maddesi ayrı birer yazı konsudur bunlar ... Biz konumuzu dağıtmayalım :-)


Fikirler değişip de evlilik kurumu çocuk oyuncağına dönüştüğünden beri canları sıkılanlar hemen boşanabiliyor ... Boşanmakla da kalmayıp boşanmanın şerefine parti yapıp üstüne bir de pasta keser hale geldi :-(( Yozlaşmaya bakın hele siz !!


Bir firma da kavga eden veya birbirini iten ya da birbirlerine silah çekmekten çekinmeyen gelin ve damat figürlerini pastalara yansıttı ...


Firmanın açıklaması da bir o kadar dikkat çekici :
"Başarısız evliliklere karşı olumlu bir tavır takınmayı desteklemek!"
Olayın boyutunu görün yani, gerçi yaşayan her şeyi görecek ...


Ama günümüzde "Evleneyim de sosyal bir sorumluluğum olsun, olmaz başaramaz veya yürütemezsem boşanırım" mantığı yüzünden Almanya Federal Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Angela Merkel'in "Evlilik Anlaşması"nı 5 (Beş) yıl süreyle sınırlandırmak ve bu beş yılın sonunda "Tamam" veya "Devam" görüşmesini yapmak fikrini ortaya çıkardı ...


Fakat "Kilise Nikahı"nda Allah'a söz veriyoruz:
"İyi günde, kötü günde, hastalıkta, sağlıkta, hüzünde, mutlulukta, ölüm sizi ayırana kadar birbirinizi eş olarak kabul ediyor musunuz?"
Dili farklı bile olsa Papazın sorduğu budur, evlenenler de "Evet" derler.


Fakat bu soruya "Evet" deyip de, bir zaman sonra boşanırsanız aşağıdaki maddeye karşı gelmiş olursunuz:
"Yaradan ta başlangıçtan insanları erkek ve kadın olarak yarattı ve şöyle dedi:
'Bu nedenle adam annesini babasını bırakacak, karısına bağlanacak, ve ikisi tek bir beden olacaklar!'
Şöyle ki, onlar artık iki ayrı değil, tek bedendir.
O halde Tanrının birleştirdiğini insanlar ayırmasın!"
(İncil, Markos 10:6-10)

03 Aralık 2011

Çalışmak

Biraz sonra okuyacağınız yazı uzun zamandır Facebok'umda yayınlıydı, ama Blog'uma taşımaya karar verdim :-))
Sayın Aziz Nesin'in aynı yazısından alıntıdır ... Bilgilerinize :-))

Onu bunu anlamam, insanlar çalışıyor durmadan çalışıyor, çalıştıkça da kazanıyorlar. Kim derse ki çalışmakla para kazanılmaz, tamamen lâf, bir kulaktan girer ötekinden çıkar. Hayatta başarmak için çalışmalı :-)
Bakın size çalışkan insanların hayatlarını anlatayım da onlardan örnek alın ... Size Baditto Ailesini anlatıcam. Bu ailenin hikayesi çalışanların her işi nasıl başardıklarının kanıtıdır. Kuşkusuz bu dünyada Badittolardan daha çalışkanları da vardır fakat ben onları tanıdığım için onları anlatıyorum.
Baditto Ailesi çok geniş bir ailedir. Salamon Baditto, Jozef Badittonun oğludur, Jozef Markonun yeğenidir, Marko Yankonun amcasıdır, Yanko Mordahayın kardeşidir, Mordahay Mişelin damadıdır, Mişel de Moizin kaynıdır. Moiz Baditto da ... Durun durun aklınız karışmadan ben size başka bir yöntemle anlatıcam, gaz sobasıyla ... Gaz sobası hem benim kolayca anlatabilmem, hem de sizin daha kolay anlayabilmeniz için bir yardımcı araç olacak :-)

Efenim şimdi İstiklâl Caddesindeyiz. Şu büyük mağzanın vitrinindeki gaz sobasını görüyorsunuz sanırım. Boy boy çeşit çeşit ... Hangisini beğendiniz? Evet çok güsel ama eteketine bakın 2120 Lira ...
Biz en iyisi şu eteketinde 750 Lira 63 Kuruş olan sobaya bakalım. Bu gaz sobasının macerası Baditto Ailesinin ne kadar çalışkan insanlar olduklarını çalışan insanların da nasıl hakederek kazandıklarını anlatmaya yeter de artar :-)

İzak Baditto'nun Perşembe Pazarı ile Arap Cami aralarında bir ardiyesi vardır. Sokaklardan, yangın yerlerinden, çöplüklerden birtakım adamların kağıt, paçavra, eski teneke, cam kırığı, demir parçaları topladıklarını görmüşsünüzdür. İşte bütün bunlar İzakın ardiyesine gelir, burda toplanır, çeşitlerine göre ayrılır. İzak Baditto sayesinde yüzlerce adam para kazanır. Ayrıca Baditto vergi de verdiği için devlet bütçesine katkısı da vardır ...

Ama biz gaz sobasını anlatıcaktık. Bu dağlar gibi yığılmış paslı teneke, çinko, kırık demir parçalarını görüyorsunuz ya ... Bunları İzak Baditto kilosu 12 kuruştan yeğeni Moiz Baditto'ya satar.
Satış yazıhanede olduğu için satılan bu hurdaları ne eski sahibi İzak, ne de yeni sahibi Moiz görmüştür.

Moiz Baditto kayınbiraderi Fredi Baditto'ya telefon eder.
İhracatçı Fredi Baditto'ya hurda demir ve tenekeleri kilosu 15 kuruştan satar. Fredi de yüzünü bile görmedği hurdaları İngilteredeki Jak Baditto'ya kilosu 17 kuruştan satar. Hurdalar da gemiyle İngiltereye gönderilir.

Çalışmak çok iyi şeydir. Moizin ve Fredi'nin sayesinde bir çok insan, yazıcılar, daktilolar, katipler, bekçiler para kazanır, hem de memlekete döviz de girer, ayrıca vergi de verirler.

İngilteredeki Jak Baditto satın aldığı bu hurdaları amcası David Baditto'ya kilosu 20 kuruştan satar. Davit'in fabrikasında bunlar levha, çubuk ve tel haline getirilir. Davit de bunları Adam Baditto'ya kilosu ortalama 25 kuruştan satar.

Adam Baditto'nun gaz sobası yapan fabrikası vardır. Burda her beş kilo kadar teneke, çinko ve demirden bir gaz sobası yapılır, boyanır ve cilalanır.

"Adam Baditto & Brothers" Firması İstanbul'daki temsilci Josef Baditto'ya bir öneri mektubuyla birlikte içinde fabrikasının yaptığı sobaların resimleri bulunan bir katalok gönderir. Bu katalıkta da vitrinde gördüğünüz sobaların fiyatı Türk Parasıyla 85.00 Liradır.
Fabrikanın İstanbul temsilcisi Josef Baditto, kardeşi ithalatçı Avram Baditto'ya sobaların ithal hakkını 20% temsilcilik hakkı olarak 102.00 TLden satar. Avram da 20% ithalatçı karıyla 122.40 TL fiyatla sobaların ithal müsadesini Haim Baditto'ya satar.

Haim Baditto işlerini daha kolay yürütebilmek için Ahmet Türkoğlu ile ortak bir şirket kurmuştur. Bu şirket de "Bank Nerien"in üçte bir hissesine sahiptir. Haim Baditto kendi bankasından 8% faizle para alır. Böylece sobanın fiyatı 134.44 TL olur. Ahmet Türkoğlu şirket adına ithalat müsadesi alır. Haim de bu lisansı 8% yasal kar hakkıyla yani her sobayı 145.20 TLden Mihail Baditto'ya satar. Mihail de bu işi 20% karla komisyoncu Mişon Baditto'ya verir.

Çalışmak çok iyi şeydir. Çalışma sayesinde bizim sobaların İngiltere'deki depoda durdukları yerde fiyatları 174.40 TLye yükselir.

Komisyoncu Mişel Baditto işi nakliyat şirketi sahibi Salamon Baditto'ya bırakır. 40% nakliye bindiği için sobaların fiyatı olur size 208.94 TL. Nakliyeci Salamon Baditto dayısı sigortacı Yasef Baditto'ya malları 6% ile sigorta ettirir. Fiyat şimdi 221.48 TLdir ve bu şekilde gümrüğe gelir.

Çalışmak çok iyi şeydir. Çalışan Baditto Ailesi sayesinde bir sürü insan hayatını kazanır. Bundan başka gümrükte ithal edilen sobalardan 32% gümrük vergisi de alınır, bütçemiz kabarır. Çünkü gaz sobamız gümrükte 292.36 TL olmuştur.
Merak edilicek hiç bir şey yoktur, kesinlikle haksızlık olmaz. Kuruşu kuruşuna hesapları tamamdır.
Gümrüğe gelen sobaları Yasef Baditto damadı Mişel Baditto'ya 20% ile, yani 350.84 TLden devreder.
Mişel Baditto yazın gelen sobaları kışa kadar gümrük antrepolarında beklettiği için 6% ardiye parası ile sobalar 372.35 TLye yükselir. Tam kışın da Mişel Baditto 20% kârla satar, sobalar 446.83 TL olmuştur.

Ne Adam, ne Mişel, ne Haim, ne Mişon, ne Yasef, ne de Mordahay, yani Badittolardan hiç birisi sobaların yüzünü bile görmemiştir. Onların masalarına sadece bir takım kağıtlar gelir gider, onlar da bu kağıtların üstlerindeki bir takım pulları imalarlar, işte o kadar ... Bütün bu alış verişlerde ellerine para da alıp saymazlar ama çalışkanlıkları sayesinde durmadan kazanırlar ...

Mordahay Baditto görmediği gaz sobalarını 20% ithalatçı karıyla toptancı Fedon Baditto'ya, Fedon da görmediği gaz sobalarını 20% ile kuzenine satar. Fiyatı oldu size 625.52 TL, bitti mi? Bitmedi ...
Toptancı Fedon Baditto gaz sobalarını 20% karla, yani 750.63 TLden eniştesi İzak Baditto'nun mağzasında satar.

İşte vitrindeki gördüğünüz soba, bu sobadır. Peşin 750 Türk Lirası 63 Türk Kuruşu :-)
Taksitle alsanız 890 TLdir, aslinda 84 kuruşu da vardır ama onu da alıcıya ikram ederler :-)

Parası olanlar bu sobayı alırlar. Dört beş yıl sonra bozulup da kullanılmaz olunca da atarlar. Çöplükten birisi alır, kilosu 5 Kuruştan İzak Badittonun hurda ardiyesine satar, İzak da biraz önceki sırayla diğer Badittolara :-) Bu devridaim mekanizması Con Ahmetin icadı değil, bizzat Baditto Ailesinindir.
Fizikte okumuşsunuzdur ya, doğada hiç bir şey kaybolmaz ... İşte kanıtı ortada :-)

Ben onu bunu anlamam, çalışmak çok iyi şeydir. Badittolar çalışkanlıkları sayesinde binlerce insanın hayatlarını kazanmasına sebep olurlar, devlete de binlerce lira vergi öderler. Onların çalışması sayesinde 85 liralık gaz sobası 890 lira olur :-)

Ah çalışmak ne iyi şey ... Bir arkadaşım bu gaz sobalarından bir tane taksitle almıştı. Tembel herif taksitlerini ödiyemedi :-( Borcunu ödememek gibi bir ahlaksızlık var mı dünyada? Ama Badittolar onu mahkemeye verdiler, radiosuna buzdolabına haciz kodurup çatır çatır paralarını aldılar. Badittolar ne arkadaşımın yüzünü ne de sobanın yüzünü görmüştü.

Ben size Badittoları örnek göstererek çalışkanlığın yararlarını neden anlattım biliyor musunuz?
Ben çok tembelim de ondan ... Tam dört yıldır bir gaz sobası almak istiyorum, bir türlü almıyorum. Bu yoldan geçerken şu vitrinin önünde durup içerdeki sobaya bakarım. Baditto Ailesine her yıl bir damat girdiğinden ya da yetişen çocuklardan biri iş sahibi olduğundan her yıl soba fiyatları da yükselir. Bu yıl Nesin Baditto da damat olduğundan soba fiyatları yüzde yirmi daha zamlandı :-)

Temellik çok kötü şey, bir türlü alamıyorum şu gaz sobasını ... Çünkü günde sadece onsekiz saat çalışabiliyorum :-) Yirmidört saat çalışsam herhalde alabilirdim :-)
Ama tembellik çok kötü, başarmak için çok çalışmalı ... İşte Badittolar ortada.

28 Kasım 2011

Rüyaların Gücü

Geceleri yattığımızda nerdeyse hepimiz çeşitli rüyalar görürüz ... Bunların pek çoğunu sabah uyandığımızda hatırlamayız bile :-(( Ben de dahilim bu genellemeye ...


Bugüne kadar rüyaların pek işe yaramadıkları sanılırdı ama Amerika'da yapılan bir tecrübe rüya görülecek derecede uyuyanların Rem Evresinde insanlar kendilerini hüzne boğan anıları unutuyorlarmış ...
İki farklı gruba üzücü görüntiler izletildi ... Bu sırada beyin tomografisi çekildi ... Böylece bu görüntülerin karşısında beynin nasıl harekete geçtiği görüldü ve kayıt altına alındı ...
Gece uykularında rüya görebilenler bu görüntüleri tekrar izleyince beyinleri harekete geçmedi :-))


Uzmanlar "Rem Uykusu"nun stress hormonlarını azalttığını söylüyorlar :-))
Demek ki bunca yıldır neden uyuduğumuz ortaya bilimsel olarak çıkıyor meydana ...
Hade bakalım, herkese iyi uykular ve tatlı rüyalar dilerim efenim :-))

27 Kasım 2011

Burçların Tarifi

KOÇ : Yaşamı seven canlı kişiliklerdir, hayatı dolu dolu yaşamak ister, hareketli ve enerjiktir. ASLAN ve YAY burcuyla çok uyumludur.
BOĞA : Sıcak kanlı ve dobradırlar, düşündüklerini hemen dile getirirler, kimseden çekinmezler. Uyumlu burçları YENGEÇ, BAŞAK, OĞLAK.
İKİZLER : Ruhsal durumu bir anda değişebilen kişiliğe sahiptir, öğrenmeyi çok sever, söz cambazıdır. Uyumlu olduğu burç ASLAN, TERAZİ, KOVA.
YENGEÇ : Duygusallığı ağır basan bir burçtur. Dürüst, iyi niyetli herkese yardım etmeyi sever. Uyumlu olduğu burçlar BOĞA, AKREP, BALIK.
ASLAN : Cesareti ve öz güveni ön planda olan burçtur. Başarılı yetenekli, kin tutmayan bagışlayıcı özelliği vardır. Uyumlu burçları KOÇ, YAY, İKİZLER.
BAŞAK : Çalışkan, sabırlı ve hedefine ulaşmak için dişini tırnagına takıp hayallerinin peşinden koşan burçtur. Uyumlu oldugu burç BOĞA, OĞLAK.
TERAZİ : Herkese karşı adaletli, olduğu gibi görünen, asla istemedigi şeyi yapmaz, ısrardan hoşlanmaz. Uyumlu olduğu burçlar İKİZLER, KOVA.
AKREP : Her konuda kendine güveni olan, enerjik, çalışkan, çok zeki, her şeye yetenekli burçtur. Uyumlu burçları YENGEÇ, BALIK.
YAY : Özgürlüğüne düşkün, emir almaktan asla hoşlanmayan, her olay karşısında sağlam duran yapısı vardır. Uyumlu olduğu burçlar KOÇ, ASLAN.
OĞLAK : Güvenilir, dürüst , çok duygusal ama bunu hissettirmeyen hep içine atan kişiliktir. Uyumlu burçları BOĞA, BAŞAK.
KOVA : İnsanlara yardım etmekten mutluluk duyan, alçak gönüllü, ileri görüşlü ve herkesin akıl danıştıgı burçtur. Uyumlu burçları İKİZLER, TERAZİ.
BALIK : Cömert, hassas, aşırı duygusal, dürüstlüğe önem veren, kurallara bağlı, prensipli, dost canlısıdır. Uyumlu burçları YENGEÇ, AKREP, KOÇ.

26 Kasım 2011

Bedelli Askerlik Ironisi

Geçenlerde "Bedelli Askerlik" adlı tasarı Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaştı, tartışmalar da hemen patlak verdi ...
Ben size yasanın kapsamından söz edeyim birazcık önce:
Otuz yaşından büyük olmak ve Otuzbin Türk Lirasını devlete bayılmak :-((
Bir şey daha eklemem gerekirse, ki bu da çok önemli:
Bu yazdığım bu konudaki tek yazıdır, büyük ihtimalle başka yazı yazmayacağım böyle hassas bir konuda ...
Beşyüzelli gün şerefle yaptığım askerliğimi helal etmiyorum bu şartlar dahilinde. Sebebini de anlatacağım tek tek, yazının sonuna kadar okursanız ne demek istediğimi anlayabilirsiniz.

Gelelim bu konudaki çeşitli yorumlara, önce reklamla başlıyoruz, malum devir Ekomoni Devri, Para kazanmak da lazım, değil mi? Biz bu işi bedavaya yapmıyoruz:


Askerliğinizi bedelli olarak yapmış sayılmak istiyorsunuz ama 30.000 Türk Liranız yok mu?
Siz de onun gibi 10.000 TL'ye kestirin, hem 20.000 TL'niz cebinizde kalsın, hem de sizi hiç kimse bir daha askerlik için rahatsız etmesin ve aramasın :-))
Kafanız da hayatınızın sonuna kadar rahat olsun :-)))


Bu kadar para bayıldık, ben farkımı versem acaba "Hürgeneral" olabilir miyim?


Bedellinin gelişi bedelinden belli olur, az değil tabi, Otuz Bin Türk Lirası, az geldi, bozdur bozdur harca, belki bir işine yarar :-)) Vurun paraları askerlerin kafalarına, nasıl olsa onlarda yok bu paralar, olsaydı eşşek değillerdi ya, gelip asker olmazlardı ...

Bankalar da malum ki Bedelli Askerlik yapabilmek için gençlere kredi yolunu da açtı, ama taksidinin bir tanesini bile geciktiren bedellinin avantasından yararlanamayacak, ayrıca bu krediyi alabilmek için aylık gelirinin bedelli taksidinin en az üç katı olması lazımmış :-))


Şimdi ben son taksidimi yatıramamıştım, benim durumum ne oldu?
Dörtyüzaltmış gün baştan mı askerlik yapacağım, yoksa ödediğim taksitler kadar bu dörtyüzaltmış günden düşülecek mi?

Ayrıca bir konu daha var, bu yasa kapsamındakiler "Yeşil Kurbağa Elbisesi" giymek için "Kışla"ya kadar gitmelerine dahi gerek kalmayacak, çünkü komutanlar öyle emir vermişler :-))
Müjdeye bakın da müjde görün :-))


Postal dahi giymeden askerlik yapmış sayılmak isteyen bizim memlekete gelsin, zira parayı bastırıyorsun ve bir saat dahi olsa kışlaya yolun düşmüyor :-))

İsterseniz dükkandan içeri girelim:



Bastır parayı, "Yeşil Kurbağa Elbisesi"ni giyme :-))
Bari askerliğin ne olduğunu anlamaları için 21 gün "Temel Askerlik" yaptırsaydınız, çok mu zordu?
Bizim zamanımızda bedensel engelliler bile üç saatliğine temsili de olsa askerlik yapıyorlardı, en azından o elbiseyi giymenin şerefini taşıyorlardı :-((
 Bu memlekette 18 veya 24 ay askerlik yapanların günahları neydi, paralarının olmaması mıydı?


Yaşayanlar kimbilir neler görecekler?
Sonunda deyimi de değiştirdiler ya, olacağı buydu ...
Ah askerlik, sen bu durumlara düşecek vazife miydin?




Ünüversütelere bile "Bankamatik Kartı"yla girilmeye başlandığı bugünlerde hazır Bedelli Askerlik çıkartılmışken bu da çıkartılırsa hiç şaşmam !!!
Son olarak da bu sonuncusu da herkese kapak olsun:




Askerlik yapmamak için binbir türlü mazeret gösteren YAVŞAKLAR!
Siz rahat edesiniz diye cepheden cepheye mermi taşıyan ve silah kuşanan Anneleri, Neneleri ve Bacıları ne çabuk unuttunuz?

Filmlerden Film Beğenin

Biraz da sinemadan bahsedeyim size bu akşam ...
Her ne kadar tek başıma sinemaya gitmekten hoşlanmıyorsam ve arkadaşlarımı ikna dahi edemiyorsam ben sinemaya da en az tiyatro kadar alaka işitirim :-))
Sözüm ona bu akşam sinemaya gidecektik :-((
Şöyle bir geçmişime baktım da "Issız Adam"dan beri sinemada bir arkadaşımla yan yana koltuklara oturup film seyretmemişim ...


Ama konumuz bu değil bu akşam ... Kültür ve Turizm Bakanlığı Türkiye'nin Vitrini olacak kalitede On Tane Film seçmiş:

Sonbahar (Özcan Alper)
Mommo - Kız Kardeşim (Atalay Taşdiken)
Uzak İhtimal (Mahmut Fazıl Coşkun)
Pandora'nın Kukusu (Yeşim Ustaoğlu)
İki Dil Bir Bavul (Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan)
Aşk Tesadüfleri Sever (Ömer Faruk Sorak)
Beynelminel (Sırrı Süreyya Önder ve Muharrem Gülmez)
Babam Ve Oğlum (Çağan Irmak)
120 (Özhan Eren)
Selvi Boylum Al Yazmalım (Atıf Yılmaz)

Bu filmler İngilizce, Rusça, Çince ve Arapça alt yazılı DVD formatında hazırlanıp yurt dışı temsilciliklerde gözterilecek ve bakanlık konuklarına armağan edilecek :-))

Saçlarım

Az önce "Berber"den geldim ... Bir rahatladım bir rahatladım ki sormayın ...
Önce bir haftadır dinlendirilip uzatılan sakallar ustura karşısına geçince bir süreliğine dahi olsa tatile girdiler ... Ne yapayım, bir haftalık sakal "Gilette Blue Mach 3"le çok zor traş olur :-((

Sonra bir baktım aynaya, saçlarımın aralarında beyazlanmalar başlamış :-((
Dedim ki berberime, bir ustura da kafama vur, zaten tepelemelerim kelleşmiş, aradaki çölleşmiş arazi kabak gibi görünmesin :-))
Ama tek korkum havanın soğukluğu ve mevsimin Kış olması ... Hade Yaz olsa o sıcaklığa saç bile fazla gelir ama Kışın bana içi yünlü cinsinden bir şapka lazım :-)) Yazın da sıcacık Güneşin beynimi sulandırmaması için bir Lengerli Fötür Şapka lazım :-))
Kısacası, şapkasız çıkmam abi :-))

Saçım uzayınca hemen dökülüveriyor, her gün yüzlercesi hem de :-((
Bende bir tezat vardır, kazıtmama rağmen Barış Manço gibi uzun saç severim, fakat kader Hasan Şaş gibi kel bıraktı beni :-((
Ama üzülmüyorum artık, çünkü alıştım böyle kel dolaşmaya ...
En azından saçım varken döküldüğünü görüp üzüleceğime yok olduğunu bilirim içim rahat olur ...
Uzun saçlı halimi özlersem de eski resimlerim bana o güzel günleri hatırlatır nasıl olsa ...

24 Kasım 2011

Öğretmenler Gününün Hikayesi

Bakanlar kurulu 11.11.1928 günü yaptığı toplantıda Ata'ya Ulus Okullar Başöğretmenliği sanını verdi.
24 Kasım Atatürk'ün Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul ettiği gündür.

Öğrencileri, öğretmenleri, okulu çok seven Atatürk yurt gezilerinde okullara uğrardı. Sınıflara girer, sıralara oturur, ders dinlerdi. Öğrencilere sorular sorardı. Öğretmenlerle konuşur, her yerde öğretmenliğin üstün bir meslek olduğunu anlatırdı.


Atatürk, öğretmenlerin Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda nasıl canla başla çalıştıklarını yakından izlemiştir. Yurdumuzun düşman tarafından paylaşıldığı sırada öğretmenler Öğüt Kurulları oluşturarak halka ulusal bağımsızlık, Ulusal Kurtuluş Savaşı düşüncelerini yayıyordu. Öğüt Kurulları dışında öğretmenler 14 eğitim kuruluşu ile birlikte Milli Kongre Cephesini kurdular. Milli Kongre Cephesi, düşmanların İzmir'i işgal ettikleri günlerde Sultanahmet Mitingi'ni hazırladı. Bu mitingin konuşmacılarından çoğu öğretmenlerdi.

Başöğretmen Atatürk, öğretmenlerin Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda gösterdikleri etkinliği hep övmüştür. Atatürk yeni Türkiye'nin yaratılmasında öğretmenlere büyük görevler düştüğü inancındaydı. Çağdaş bir ulus olmamız için eğitimin yaygınlaşması gereğine inanıyordu. Bu nedenle Atatürk "Milletleri kurtaracak olan yalnız ve ancak öğretmenlerdir." sözleriyle öğretmene verdiği önemi ve duyduğu saygıyı en güzel biçimde belirtmiştir. Atatürk'ün 100. doğum yıl dönümü olan 1981 yılında, 24 Kasımın her yıl Öğretmenler Günü olarak kutlanması kararlaştırıldı.

Öğretmenler Günü

Bugün 24 Kasım 2011 Perşembe ...
Bir Öğretmenler Günü daha geldi :-))

Öncelikle beni bugüne getiren, şu anda okuduklarınızı yazabilmemi sağlayan, hayatta olsun olmasın tüm öğretmenlerimin Öğretmenler Günü'nü kutluyorum.


Muallimler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır!

Belki ben de bir öğretmenimdir, birilerine bir şeyler öğreten ... Ama öğrencilerim kim, onu hiç bilmiyorum işte :-(( Olsun, sanal dahi olsa, uzaklarda da olsa, hatta hiç bile olmasa, eğer ben bir şeyleri öğretebiliyorsam ne mutlu bana :-))


Bugün Facebok'ta dolaşırken bir yerde işte bu resmi gördüm, hayatımda aldığım en güzel Öğretmenler Günü resmiydi, sizle de paylaşmadan yapamadım tabi ... Beğeneceğinizi umarım :-))

23 Kasım 2011

Çalışmak

Ben esas olarak çalışmaya karşı değilim.
Ama çalışınca karşılığını almak istemem bir hak değil midir?
Atalarımız bir laf söylemiştir, çalışanın haklarını alın terleri kurumadan tam olarak teslim etmenin gerekliliğiyle ilgili.
Ama günümüzde özellikle Çarşı denen yerde bir çok patron bu kadar basit bir yasayı uygulayamıyor.
Ama bu seferki konumuz bu değil. Yine bir araştırma yapılmış, aslında belki boşuna yazıyorum ama maksat yazıyor olmak tabi. Ki bu araştırmanın çıkardığı sonuç yüzyıllar önce doğruluğu kanıtlanmış.


Çok çalışan ve disiplinli olan kişiler daha uzun, daha mutlu, daha istikrarlı ve daha başarılı bir hayat sürüyor, genelde daha sağlıklı alışkanlıkları oluyor ve daha az riske giriyorlar. Başarılarının getirdiği mutlulukla hayata daha da sıkı sarılıyorlar ve daha sıkı tutuyorlar hayatı.
E mâlum-u âliniz ki işleyen demirin ışıldadığını boşuna söylememişler, işlemezse pas tutacağını da eklemişler.


Çalışmak çok iyi bir şeydir, bir şeyi resmen yapıyorsun, bir eser meydana getiriyorsun, bunun keyfini sonuna kadar sürmek de sonuna kadar hakkındır.
Sen çalışınca patronun kazanır, toptancı kazanır, müşteri kazanır, maliye kazanır, devlet kazanır ama sen kazanamazsın, sadece kazandığını zannedersin.
Oysa gerçekte sadece ustana bir dolar daha kazandırmışsındır.


Onun için sevgili okuyucum, çalışacak olursan kazanabileceğin ve kafanı gönül rahatlığıyla emanet edebileceğin bir işte çalış. Önce yaptığın işi sev. Sonra bu işin nasıl yapıldığını iyice bir öğren. Bir işi bozmadan asla doğrusunu öğrenemezsin, gerekirse Beşbin sefer bile olsa baştan yapacaksın. Ama her seferinde daha iyisini yapmalısın.
Sonuçta çalış çalış nereye kadar? Mezara kadar, emeklilik ancak mezarda. Başka yerde emeklilik yok, bunu da sakın unutma.

16 Kasım 2011

Hey Aşk Nasılsın?

Bir süredir Aşk'a takmış vaziyetteyim ...
Sebebi de bugüne kadar yaşamamış olduğum, artık bazı şeyler için geç kaldığım ve artıkım zamanım gelmiş olması mıdır bilmiyorum ama artıkım bir şeyleri istememin hakkım olduğunu düşünüyorum ...
Ama görücü usulü değil elbette, ikimizi başkaları yönetmesin ... Biz birbirimizi kendimiz yönetiriz, başkalarının yönetmesine ihtiyacımız yok :-))
Ayrıca aşk iki kişi arasında yaşanır ... Diğer herhangi bir kişinin aşk konusunda yapacağı tek şey iki kişi konuşurken üçüncü kişinin yapacağıyla aynıdır :-))

Neyse, bugün de karşıma çıkan bir derlemeyi paylaşacağım sizlerle ... Mutlu bir ilişki için yapmamız gerekenlerden bahsediyor ... Belki bunlar bilinen şeyler, ama günümüzde ilişkiler iyice maddiyata dayandığı için biraz maneviyatı hatırlatıyor bizlere :-)) Ne dersiniz, maddiyat ilişkisi dahi yaşıyorsanız bile birazcık olsun denemeye değmez mi?

Duygusal sebeplerle değil de ait olma ihtiyacı nedeniyle uzun süreli bir ilişki ister insanlar ... Bunu hissedenlerin ilişkileri de uzun soluklu olurmuş ...
Doğru söylemiş, çünkü onları kaybetmemek ve yalnız kalmamak için çaba harcar ...

Bir ilişkinin sağlam sürmesi için de ortak zevklerin var olması gerektiği su götürmez bir gerçektir ...
Çünkü bir şeyi biri çok severken diğeri nefret ederse doğal olarak o ilişki kısa ömürlü kalmaya mahkum olur ...

Ayrıca çiftleri diğer başka kişilerden ayıran ve onları özel kılan bazı şeyler de olmalı hayatlarında ... Çift olabilmek özel paylaşımlar gerektirir ...
Mesela Cumartesi akşamları sinemaya gitmek, Pazarları dışardaki bir yemekhanede yemek yemek, tatili birlikte aynı yerde geçirmek gibi ...

Bağlılığın ilk göstergelerinden birisi de sevgilinizi yakın çevrenize tanıtmak ... Böylece her iki taraf da kendisini "Özel" hisseder ... Herkes sevgilisinin kendisine değer vermesini ister ...

Ayrıca insan bencilliği yenmeli ve sevgilisinin hayallerini, geçirdiği değişimleri, hayatında olup bitenler ve hatta halet-i ruhiyesiyle dahi yakından ilgilenmeli ...

Bir de asıl önemlisi çiftler birbirlerine "Nasıl Olduklarını" sormayı ihmal ederler ... Sadece sevgililer değil, arkadaşlar bile özellikle Facebok'ta bunu nedense yapmaz ...
Her şeyden önce adab-ı muaşerete aykırı bir durum ... Size tavsiyem ara sıra da olsa ona "Nasılsın?" diye sorun :-))

Yani uzun sözün kısası, sevgili olunca hayatınızda artık bir ortağınız var, karşılıklı paylaşımlarınız var, her şeyden önce de bugüne kadar var olan iki ayrı hayatınız artıkım bir hayat olacak ..
Birazcık karşınızdakine saygı duysanız ölür müsünüz?

Gelelim Aşk'ın nasıl olduğunun cevabına:
Aşk şu anda meşgul, çünkü iki kişiyi birbirine düşürmeye uğraşıyor :-))

15 Kasım 2011

Sosyal Hayat

Bu aralar sosyalliklere takmışımdır, sanki bunalımlardaymış gibi ...
Belki bunalım takıldığım doğru, ama sosyal sitelere girince bir takım tezatlar çıkıyor karşıma:
Çünkü Facebok'taki Duvar Yazılarına bakacak olursak "Herkes Aşk Acısı Çekiyor", Twitter aksini söylüyor, "Herkes Komik", Foursquare'ye bakarsak da "Herkes Zengin", yani Ekomoni Tıkırında, Yonja'ya uğrarsanız -ki artık uğramanızı pek tavsiye etmem- "Tecavüzcü Coşkun"u aratacak dereceler var :-))
Ama biz millet olarak Facebook'un ikinci "O"sunu atalı bir yıldan fazla oldu ... Facebook vardı bir zamanlar adam gibi, çıktığında çok sevinmiştik ama onu da Yonja'laştırdık :-((

Şimdi de İslami Facebok çıktı:
Login : Bismillah
Logout : Pırt
Poke : Selam-ün Aleyküm
Like : Maşa Allah
Block : Allah'a Havale
Friend : Mümin
(Teşekürler Suzan)

Yine bir araştırma raporu çıkıveriyor karşıma ... Bu kadar tesadüf de sanırım biraz fazla geliyor, yoksa bende çekici olan herhangi bir nesne-i şerif mi var?
Beni çekemeyenlere tek tavsiyem anten takmaları, ama o anteni dikkatli taksınlar, çünkü antenin hiza istikameti bağlı olduğu televizyonun yayın kalitesini doğrudan etkiler :-))
Yani kılavuzu Karga olanın burnu boktan kurtulmaz :-))
Ben Kargaları çok sevsem dahi kendime kılavuz olarak seçmem onları ... Çünkü bendenize karşı ilk vaka-i vakvakiyeleri değil :-((

Neyse efenim, biz ana fikre geri dönelim, sanırım fazla uzaklaştık :-))
Yine konumuz Kadınlar, bir gün de benzer araştırmaları Erkekler için de yapsalar ya ?!?

Çünkü aktif bir sosyal hayatı olan ve spor yapan kadınların bunalıma girme riski 20% azalıyor ... Arkadaşlarıyla sinemaya giden ve sık sık dışarda zaman geçiren kadınlarda mutluluk hormonu salgılandığı için öz saygı ve kontrol duygusu artıyor ... Fakat günde üç saattan fazla televizyon karşısında bulunmak ise bunalıma girme riskini arttırıyor.

Bir bakıma sadece kadınları değil, erkekleri de anlatmış bu kez.
Çünkü Kadın ve Erkeğin Dünyaya gönderilme amacıyla başlayan ve fizik başta olmak üzere bir çok şeyin farklı olmasına rağmen bazı konularda aynı sonucu vermesi iki cinsin birbirleri olmadan yapamayacağını gösterir :-))

14 Kasım 2011

İstanbul Havası

Tipik bir İstanbul Havası yaşıyoruz :-((
İki gündür İstanbul'da Kış Havası kendisini iyiden iyiye hissettirmeye başladı :-((
Belki havaya güven duymuyorum, güvenmemem için de sayısı sayılamayacak kadar çok sebebim var .. Bunları burada uzun uzun yazmaya kalkacak olursam ben yazarken yorulurum, siz de okumaktan bıkarsınız :-)) Ama kısaca tek sebep olarak geçen yıl Yazın çok geç sayılabilecek bir zamanda gelebildiğini yazabilirim şimdilik, belki kayıtlarımda da vardır ...

Kasım ayında olduğumuz ve ayın yarısını geride bıraktığımız doğru ...
Mayıs'a kadar havanın böyle yapacak olmasına alışmamız gerektiği de doğru ...
Fakat tüm bu gerçeklere rağmen İstanbul'un havasına asla güvenilmez, bu da başka bir ironi, çünkü bugün buz gibi soğuk olan hava ertesi günü güllük gülistanlık olabilir ...
Fakat ne olursa olsun, Kışın ortasında Bahar asla gelmez!

Yine de ben belirsizliklerden hiç ama hiç hoşlanmam, bir şey ya olsun ya da olmasın ...
Mesela ben kar yağsın istiyorum, içimdeki çocuk daha fazla büyümeden arkadaşlarımla Kartopu oynamak şu kısacık hayatım boyunca hep içimde kalmıştır :-((
Asıl o zaman ben Kışın Kışlığını yaptığından bahsedebilirim size.
Öyle ya, madem Kış geldi, neden Kar yağdırmıyor İstanbul'a? Yoksa İstanbul üvey evlat mı?

13 Kasım 2011

Top Secret

Erkek olarak dünyaya geldik geleli kadınlardan çekeceğimiz var demektir ...
Çünkü kadınların sır saklayamadıkları İngiltere'den gelen bir araştırma haberiyle yine kanıtlanmış ... Ben inanmıyorum ama :-))

Bir hanım arkadaşınıza bir sır verirseymişsiniz bu sırrın sadece 32 dakika boyunca gizli kalabileceğini unutmayın ...
Çünkü 85%'i bir sırrı öğrendiklerinde bunu başkalarıyla paylaşabilmek için sabırsızlanıyorlarmış ...
Ama burda sevindirici bir haber, her 10 kadından sadece 1'i (10%) sır saklamayı başaramıyorsa dahi kadınların yarısı (50%) sakladıkları sırların üzerlerine birer ağırlık oluşturduğunu söylemiş :-((

Araştırmayı paylaştım, şimdi sıra geldi kendi düşüncelerime:
Öncelikle gerçek arkadaşlar arkadaşlarının sırlarını sağda solda paylaşmazlar.
Arkadaş aynı zamanda sırdaştır.
Ayrıca arkadaşlığın dini dili ırkı milliyeti ve cinsiyeti olmaz.
Arkadaş sözcüğünün anlamı "Arkanı döndüğünde sana kazık atmayan kişi" demektir.
Hem ilk yaptığın hatada arkasını dönüp gidiyorsa o senin sadece tanıdığın bir insan olmuştur ve bir tanıdık kaybetmek o kadar da önemli değildir :-))

26 Ekim 2011

İnternette Tanışma

Aslinda doğrudur bu ...
Çünkü İnternette herkes kendisini istediği şekilde tanıtabilir ...
Hiç bir şey gerçek olmadıktan sonra ...
İsteyen istediği şekilde istediği şeyi söyleyebilir yazabilir ve konuşabilir ...
Nasıl olsa bazı şeylerin aksini ispatlanamıyor :-((
 
Bu konu hakkında uzun uzun nutuk çekip de güzel zamanlarınızı çalmak niyetinde değilim, zira bir çoğunuz bu hakikatin farkındasınız herhalde galiba sanırsam :-))
 


Sadece yukardaki resme -pardon, karikatüre- bir bakın ...
Günümüzde belki her şeyimiz İnternette, bilirsiniz ki İnternet sanal bir ortam, sanaldan gerçeğe dönüştüğünde gerçekler hiç de tahmin edemeyeceğiniz boyutlarda olabilir ...
Burda da olayın kısaca bir izdüşümü görünmekte :-)) Olay nerdeyse "Kırmızı Başlıklı Kız"a doğru gitmekte ...
 
Ben İnternetten arkadaş edinmeyin falan demiyorum, sadece arkadaş edinirken dikkatli olun diyorum ...
Çünkü günümüzde herkes "Sanal Dünya"da kendisine eğlence arıyor, ben herkesin kötü olduğundan da bahsetmiyorum, eminim ki iyiler de var, ama kötü niyetli kişilere karşı dikkatli olmanızı öneririm ...
Yorum sizin efenim.

25 Ekim 2011

Evlik

Her önüne gelene sarılıp yaprak gibi savrulmaktansa gerçek sevdiğine sarılıp ağaç kökü gibi sağlam ol ...


Sırf evlenmiş olmak için hiç sevmediğim ve başkalarının bulup bana uygun gördükleriyle evleneceğime ömrümün son gününe kadar sonunda kavuşamasam dahi sevdiğim kişinin peşinde koşmayı tercih ederim ...

Çünkü bu sefer başkaları hayatıma müdahale edecek, yok nişanlılık uzar evlenmeyecek misiniz, evlenirsiniz bu sefer de çocuk ne zaman, hade çocuk olur vaftiz veya sünnet, okul derdiydi, ergenlik derdiydi, dertler uzar gider ...
Ama kendi bulduğumla öyle mi?
En azından gereksiz kişiler müdahele etmeyecek, az önceki dertlerle ben ve yengeniz uğraşacak :-))
Emin olun, böylesi çok ama çok daha iyi ...


Evlilik iki kişiliktir, gereksizler hade balakım dışarı kışkış :-))

Kurallarım Var Yalan Söyleyemem

Hayatta bazı kurallarım vardır, bu kurallar da bazen işe yaramasa da kural kuraldır ve çiğnenmek için vardır :-))

Kural 1 : Saçmalama, benimle mantıklı ve düzgün konuş veya yazış.
Kural 2 : Boş yere selâm verme, ben boş muhabbet adamı değilim.
Kural 3 : İkili oynama, bana ayrı başkasına ayrı konuşma.
Kural 4 : Yalan söyleme, ben yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar.
Kural 5 : Benle tartışma, sonunda kaybedebilme şansın çok yüksek.
Kural 6 : Gürültü yapma, sessizce otur oturduğun yerde.
Kural 7 : Gereksiz yer kaplama, bazen senin varlık nedenini bile anlamıyorum ya?
Kural 8 : Başkası olma kendin ol.

Bence böyle kuralları siz de koyun, eminim ki bazı ters giden şeyleriniz düz gitmeye de başlayabilir.
Eğer tüm bunlara uyduğunuz hâlde hâlâ düzelmiyorsa kesin bir sorun vardır.

Bu sorundan kurtulmak isterseniz size çok basit bir önerim var:
Cep telefonunuzun mesaj kısmına "SORUN" yazın, sonra kendinizi balkondan aşağı atın, bakın bakalım sorun falan kalıyor mu?

Terazi

Vakit gecenin bir yarısı ... Ben paylaşımlardayım :-))
Tüm gün baş ağrısı çekmişim zaten ... Patlamak üzereyim :-((

Evet, ben bir Terazi Burcu'yum ...


Dengesizlere ayar verecek kadar terazi değilim, herkes neyi isteyip neyi istemediğimi iyice öğrensin artıkım!
Öğrenmeyeni de bir zahmet okula gönderirim, merak etmeyin sakın !!

Kayan yer görünce su gibi akma
Menfaat uğruna arkadaşını satma
Eğer bu dünyada huzur ararsan
Her gördüğün olur olmaz herkesi dostun sanma

24 Ekim 2011

Gucci Yaprak

Tüm dünyayı dolaşsanız değiştiremeyeceğiniz bir gerçek vardır:
Erkek kendisine gereken bir şey için beş lira harcar.
Kadın kendisine gerekmeyen şey için elli lira harcar.
Tarih boyunca da bu kural böyle gelmiştir ve böyle de gidecektir :-((

Çünkü biraz önce Facebok'ta bir resim gözüme çarptı, sizle de paylaşmadan duramadım:


Girişteki tezimin ispatı olsun bu resim size :-))
Gucci de olsa, Versace de olsa, Müjde de olsa, Markasız da olsa, yaprak yapraktır ... Bir şeyi üç kuruşa alabilme imkanı varken ikibin lira domalmaya gerek yok ...

22 Ekim 2011

Mum Işığında Kuru Fasulye

Ben bu insanları anlamıyorum arkadaş ...

Bazısı "Mum Işığında Kuru Fasulye" ister ... İsteyebilir, sonuçta Kuru Fasulyenin kral yemek olduğunu söylemeden geçemeyeceğim :-))
Fakat mum ışığının yanında olması ne alaka?
Üstelik de yanında da soğan isteyeni de varmış :-))
 
Şimdi size manzarayı anlatıyorum:
Karanlık bir oda + Mum ışığı + Sofrada iki tabak Kuru Fasulye + Olmazsa olmaz kankası olan Pilav + Eskik olmayan Soğan + Ayran
Size yan masadan Sucuk + Pastırma yollamamı da ister misiniz?

İşin tuhafı bu masada soğanı isteyene aşık olunurmuş :-))
Zaten arada aşk varmış, bir kere daha aşık olmalıymış :-))

Aşk sizce dalga geçilecek ve ucuz bir eşya mıdır?
Yoksa duyguların en çılgını, en zoru, en ulaşılamazı ve bulununca da kaybedilmemesi gereken bir olay mıdır?
Soruyorum size, cevaplarınızı da bekliyorum, ister Twitterden ister Facebok'tan, isterseniz de Blogger'den, hiç fark etmez.

14 Ekim 2011

Soğuklar Geldi

Soğuk Havalar sonunda teşrif buyurdular :-((
Meteor sıcaklığın -pardon soğukluğun- bir anda altı derece birden düşeceğinden söz ediyor :-((
Kocaman güzel geçen Yazdan sonra yapılır mı bu bize?

Galiba yapılırmış, çünkü Dünyanın dengesi çok bozuldu :-((


Biz de kendimize göre önlemler almaya başlarız :-) Mesela Grape Fruit (Kan Portakalı) işe yarar :-))
Birazcık ekşi bile olsa nezleye karşı etkilidir, ama Limon kadar değil sanırım ...

Aman deyin sevgili arkadaşlarım, bu aralar bir anda değişen hava şartları sizi de nezle falan yapmasın, üstünüzü iyi örtünün, kalın değil, kat kat ince giyinin, zira kat kat giyerseniz fazlaca ısınınca bir tanesini çıkartsanız fazlama zararı olmaz size :-))
Herkese sağlıklı günler dilerim :-))

Yeni Nesil Aşk

Bayılıyorum şu yeni nesil Aşk'lara ...

Sevgilisi olunca Facebok'ta resimleri ve bilgileri saklıyor, kendinizi ayırtılmış masa gibi gösteriyorsunuz ...
Çağrılarla tahrik oluyor, mesajlarla sevişip meşgul tonlarıyla ayrılıyoruz ... Bir de üstüne yetmiyor, geceler boyu ağlıyorsunuz ...
Boşta kalınca da yeniden halka açılıyorsunuz ...

Gel canımcım biz bunları boş verip göz göze iki tek rakı içelim ...
Varsın teknoloji gelişsin, biz o karanlık çağlara geri dönelim :-))

Burç Yorumları

Birazcık da "Astro" takılalım bu akşam :-))
Twitter'de dolaşıyordum, bir şeyler gördüm az önce ... Siz de okuyunca neler düşüneceksiniz bakalım?

Huzurlarınızda burçlar :

KOÇ : Üzülme, kaybettim sandıkların kurtulduklarındır belki ...
BOĞA : Boşuna uğraşma, çünkü zaman unutturmaz sadece uyuşturur ...
İKİZLER : En büyük hatan, boş insanlarla içi dolu hayaller kurmaya çalışman ...
YENGEÇ : Sırtından vurana kızma, ona güvenip arkanı dönen sensin. Arkandan konuşana da darılma, onu insan yerine koyan yine sensin ...
ASLAN : Gerçekten verecek sevgin var ama bunu hakedecek kimsen yok ...
BAŞAK : Aslında bütün insanları sevebilirdin sevmeye Ondan başlamasaydın ...
TERAZİ : Sıcak bir ele ihtiyacın olduğunda diğer elini tut. Kimseden sana fayda yok ...
AKREP : Bazen "Ben iyiyim'' dediğinde gözlerinin içine bakıp "İyi değilsin biliyorum" diyecek birine çok ihtiyaç duyuyorsun ...
YAY : O yokken hayır sevmiyorum unuttum deyip onu görünce elin ayağın birbirine dolanıyorsa ona resmen aşıksın işte ...
OĞLAK : Sana zamanını ayırmayan birine asla kendini harcatma ...
KOVA : Boş yere arama mutluluğu, aradığın yerde olmayacak. Bulunca ise tadını çıkar, çünkü hep sende kalmayacak ...
BALIK : Yanağındaki gamzeden haberi yokmuş ... Hiç güldürmedi ki yüzünü ...!

İmza : Cebimdeki Kelimeler

Cuma İsteyen

Sonunda Hafta Sonu çok ama çok yaklaştı :-))
Şurda bir kaç saat sonra serbestliklerim geri gelecek :-))
Tüm hafta stress, üzüntüler, sıkıntılar yaşadım ...
Yaşasın Tatil diyicem ama henüz değil malesef :-(( Ama çok yakın bir zaman :-))
 
Ne yazık ki Cumartesileri çalışma var hayatımda :-(( Bir şöyle ayaklarımı uzatıp da geç kalkmayı o kadar özledim ki anlatamam size ... Hani şöyle yatakta tembellik keyfi yapmayalı o kadar uzun süre oldu ki :-((

Yine hava Yağmurlu :-(( Anlaşılan Güneşi özleyeceğiz, bu uzun Kış döneminde bizleri daha fazla hasret bırakmasa bari ...

İşte böyle, bir haftanın sonlarına yaklaşırken hissettiklerim böyle yine :-))
Ama ben hayatı sadece zevk için yaşıyorum, hani yaşamasam da olurdu derler ya, öyle işte :-((
Neyse, gidip kendime bir şey yapayım :-)) Biraz kasvetler dağılsın aklımdan :-))

Yağmur Haberi

Biraz önce işittiğime göre Meteor Pazar günü için şiddetli yağmur işaret ediyormuş, dolayısıyla benim gibi bir yazar için bulunmaz bir hava :-))

Yağmurlu havalarda bana büyük ilhamlar gelir :-))
Her ne kadar güneş kendisini gizlese ve karanlık bir hava varsa da gökyüzünde :-((
Bir de yerler gerekli gereksiz ıslanmakta dahi olsa :-((
-Çünkü bilirsiniz ki İstabnul çukurlu yollara sahiptir ve kanalizasyon sistemi aşırı derecede bozuktur-

Her şeye rağmen yağmuru çok severim :-)) Hele o şıkır şıkır camlara vuran damlaların seslerini dinlemek insanı iç huzura kavuşturur :-))

Hafta Sonu çok yaklaştı, ama bende Cumartesi Mesaisi de var malesef :-((
Ah, keşke Cumartesi çalışılmayan bir iş bulabilseydim, ama çok zor :-((
İsteyenin bir yüzü kara, vermeyen zenci :-))

10 Ekim 2011

Hafta Günleri

Herkes bilir, her ne kadar günler birbirlerine eşit mesafede dahi olsalar bazı günler diğer günlerden daha hızlı geçmesine rağmen kalan günler de bir türlü geçmek bilmezler :-((
İlk seçeneğe Hafta Sonu'nu, diğerine de Hafta İçleri'ni örnek gösterebiliriz ...

E tabi, hafta içleri dükkan, iş, stress, geçim derdi, patronla tartışma, can sıkıntısı, sabah belli bir saatte işe gitme mecburiyeti, sabah erken kalkma zorluğu, yemek yemeye dahi bazen fırsat bulamama, akşama kadar yarı açık cezaevi, ne zaman paydos edeceğin saati dahi bilememe :-((

Hafta sonları ise özgürlük, sevinç, arkadaşlıklar, paylaşımlar, kahkahalar, gülümsemeler :-))

Hafta İçlerini yaşamadıktan sonra Hafta Sonlarının değerlerini asla anlayamayız :-))

Geçenlerde Twitter'de şimdi adını hatırlıyamadığım biri bu durumu çok güzel özetlemiş:
"P a z a r t e s i - S a l ı - Ç a r ş a m b a - P e r ş e m b e - C u m a - Cmrtsi - Pzr"

Ben de buna ekliyorum:
"Cumartesi ile Pazartesi'nin araları bu kadar birbirine sıkı fıkı yakınken Pazartesi ile Cumartesi'nin araları birbirlerine kibirli soğuk nevale kadar uzak :-(("

Eski bir resim de bize çalışanların haftasını başka türlü anlatır:
Pazartesi : Sakın benimle konuşmayın
Salı : Allah bugünü bitirmeme yardım etsin
Çarşamba : Lütfen bırakın öleyim
Perşembe : Yavaş yavaş kendime geliyorum
Cuma : Sevinçli bekleyiş
Cumartesi & Pazar : Sevinmiş :-))

Herkese iyi bir hafta dilerim :-)) Yüzünüzden gülücük, kalplerinizden sevgi, hayatınızdan başarı, evlerinizden huzur eksik olmasın sevgili şekerler :-))

09 Ekim 2011

Kredi Kartı

Hazır sözü düğünlerden açtık, bu sefer de size bambaşka bir resim paylaşacağım ...
Malum-u aliniz, günümüzde Altın resmen Üstün oldu, her ne kadar fiyat Altın'a dönüşmekte ise de hala Altın almak için küçük bir serveti gözden çıkartmak gerekiyor :-((

Merak etmeyin, demokrasilerde çareler tükenmez :-))
Yurdum insanı düğünlerde "Takı Takma Töreni"nde Altın'ı anında takamayanlar için "Kredi Kartı Pos Makinası"nı Gelin'in üzerine takmış :-))
İlginç bir çözüm yolu değil mi sizce?


Belki resim "Photo-Montage" gibi gözüküyor olsa dahi, bu konudaki yorumu resim ustalarından bekliyorum ...
Fakat gerçek olmayıp da gerçekten "Photo-montage" de olsa, yakın zamanda gerçek olacakmış gibime geliyor, çünkü Altın hakkaten yüksek :-((
-Cumhuriyet Altınının fiyatı hala "Asgari Ücret"in Üstünde-

Yeni Model Nikah

Bu sefer sizle Facebok'ta başka bir arkadaşımın yazısından alıntıyla bir resim paylaşıcağım :-))
Malum, 5846'ya muhalefet etmemeli, zira görürse başımı derde sokmasın :-))
Lafın "Gümrük Vergisi" azıcık ağırmış yasaya göre :-))

Efenim, hazır günlerden Pazar'ken ve genelde düğünler Pazar günleri yoğunlaştırılmışken, üstelik de günümüzün ilişkileri günlük olarak yaşanmaktayken, taşı gediğine oturtacak bir karikatürü Facebok'ta gördüm, sizle de paylaşmak istiyorum:


Gelelim resim altı yazılara :-))
Günümüzdeki ilişkiler artıkım böyle oldu değil mi?
Bir günde harcanan aşk ilişkileri, bir günlük yaşanan evlilikler ve Facebok'ta "Status" değiştirmeler ...
Artık aşk ve evlilikler de resmen kot pantolon ve gömlek değiştirir gibi oldu günümüzde :-((
Herkeste bir "A-Sosyallik, A-Sorumluluk, A-Sevgi, A-Ciddiyet" ...
Essahtan, bunda kabahatli kim sizce?
Hemen cevap vereyim : "HEPİMİZ"
Aşırı tüketici, liberal ve sınır tanımadan yaşamayı tercih eden, kapital olan hepimiz ...
O zaman, bize de şöyle bir görev düşüyor:
Basit birlikteliklere ve ayrılıklara üzülmemek.
Sevgili arkadaşım Özge'nin resim altındaki yazdıklarını ben biraz kendi dilime çevirmeye çalıştım ...

Eğer gerçekten duygulanacaksak da zor kavuşulan aşklar için sevinelim ve bu aşkların bitmesine üzülelim ... Çünkü aşk ne kadar zor kazanılırsa kazanılsın kaybetmesi de o kadar kolay mı oluyor.

İngilizce bilmeyen okuyucularım için Papaz'ın sözlerinin tercümesi:
"Şimdi sizi Karı - Koca ilan ediyorum ... Facebok'ta (ilişki) durumunuzu güncelleyebilirsiniz!"