Bu Blogda Ara

Sayfalar

31 Aralık 2013

Yılbaşı Geyikleri

Şurada sadece bir kaç saat kaldı.
Gelgelelim yeni gelecek yıl gerçek anlamda ikibinondört olur, çünkü ikibinonüşes'i çekebilecek hassasiyete sahip değilim.


Ben bu sefer yeni gelecek yıldan sadece sevdiklerimi almamasını isteyeceğim, çünkü geçen yıl o kadar çok sevdiklerimi bir daha kazanmamacasına kaybettim.
Bir daha bir arkadaşımı kaybetmeye dayanamam, kâlbim kaldırmaz.


Bu arada resimlerde kendiliğinden yazılan yazılardaki imlâ hatalarının şahsımla alakalı olmadığını belirtmek isterim. Çünkü koskocaman ünüversüte meezunlarının hangi "Ki"nin bitişik, hangisinin ayrı yazılması gerektiğini bilmeyen zat-ı az muhteremler olduklarını belirtmeme gerek bile yok.
Ben sadece ve sadece ilkokul mezunu olduğum hâlde Türkçe'yi sizden çok daha iyi biliyorum.
Aslında çok karışık vaziyetler, ama uzun uzun size ağlamak istemiyorum.
Ben yine de yazayım, siz isterseniz okumayabilirsiniz, kimseyi yazdıklarımı okumaya zorlayamam.


Yeni yılın birlik bütünlük içerisinde devletimizin yüksek menfaatlerini kollayarak halkımızın hak ettiği refah seviyesine geçmesini temenni ederim. Kurumumuzun halkımızı uygarlık seviyesine çıkarma procesinde kamu düzenini destekleyici genel ahlâk prensiplerinden sapmadan canla başla çalışacağının müjdesini sizlere vermekteyim. Yeni yılınız kutlu mutlu huzurlu olsun!


Yeni yılda yeni yazılarımla bilgilerimizi paylaşmak için irtibatta kalmanızı saygılarımla arz ederim.

12 Aralık 2013

Kar Yağdı

Bu yıl bir ilki yaşadık.
Koskocaman İkibinonüç yılı içinde yağmayan kar sonunda yağdı.
Hem de bugün yağdı.


Havaya bakarsanız resmen kış.


Henüz kış mevsimi gelmedi. Gün dönümü gelmeden gelmez, ama neden yağdı ben de anlamadım.


Eğer kış gelmeden kar yağmaya başlıyorsa hava durumları ayarları bozulmuş demektir.


Dünyaya bir ayar çekmek gerek.


Bugün sizi kendi çektiğim kar resimleriyle baş başa bırakıyorum, beğeneceğinizi umarım.

29 Kasım 2013

Yumurta İçinde Yumurta

Hayat aslında ilgi çekici nesnelerle ve hadiselerle doludur. Bazen bilgimizle açıklayamadığımız olaylar gelişir, bazen de gelişen olaylar akıllarımızı durdurur.
Norminâl şeraitte hangi kanatlı kümes hayvanı yumurtlarsa yumurtlasın yumurtalar genellikle tek sarılı ve hadi bilemediniz çift sarılı olur.
Bazen nadiren üç sarılı bir yumurta çıksa bile oldukça enderdir. Ancak bu sefer yumurtanın içinde başka bir yumurta çıktı, hem de eskiden Adana'ya şimdi ise Adana'dan kopartılarak vilâyet olan Osmaniye'nin Kadirli ilçesinde.


Efenim işbu hadise-i ilginciye Kadirli'nin Pazar mahâllesinde ikâmet etmekte olan Sabriye Koçer isimli bir vatandaşımızın bahçesinde beslediği ördeklerin birinden vukua avdet eylemiş.
Bu sabahleyin günlük yumurtlama esnasında olağandan oldukça büyük bir yumurta yumurtlayan ördeğin yumurtasını alan Sabriye Hanım bu büyüklükteki yumurtayı görünce hemen komşusuna götürmüş. Komşusu da bunun çift sarılı yumurta olduğunu söylemiş.
Kendisi de üç sarılı olabileceğini iddia etmiş, en sonunda yumurtayı kırmışlar ve bir bakmışlar ki yumurtanın içinde bir yumurta daha var.


Bunun üzerine mahâl-i hadiseye gelen uzmanlar da böylesinin norminâl şeraitte olamayacağını ve dünyamızın sonunun yaklaştığını söylemişlerdir.
Yapılan bazı araştırmalarda da bir tavuğun daha önce Şırnak'ta böyle bir yumurta yumurtladığını ama işbu hadisenin ördeklerde ilk kez vuku bulduğunu ortaya çıkartmıştır.


Ördeğin sahibi Sabriye Hanım ise ördeğini topu topu yedi sekiz ay önce henüz civcivken Adana'dan aldığını, bakıp büyütüp bu yaşa getirdiğini, bu sabahleyin kocaman bir yumurta yumurtladığını, bu yumurtayı komşusuna götürdüğünü, komşusuyla iddiaya girdiklerini ama yumurtayı kırınca ikisi de şaşırdıklarını, bu tarzı ilk kez gördüklerini ve hayret ettiklerini söylemiştir.

10 Kasım 2013

Dondurma

Gece gece nereden çıktı demeyin. Yaz mevsimini çok özledi ben.
Kaldı ki geçen yaz adam gibi bir dondurma yediğimi de hatırlamıyorum.


Yalnızlık güzel mi? Evet.
Sevgili ister miyiz? Evet.
Bekârlık sultanlık mı? Evet.
Aşk lâzım mı? Evet.
Dengesiz miyiz? Evet.
Aynen devam mı? Buna da Evet.
Tek başıma oturuyorum gece vakti, kafamı sarmış deli sorular, içimi derseniz derin derin düşünceler, sadece son zamanlarda yaşadıklarımı sorguluyor.
Cevap var mı? Hayır. Yani var da, tatmin edici bir cevap yok.


Ne zaman seni göresim gelse aynaya bakıyorum. Nasıl bir iz bırakmışsan artık gözlerimde ... Şimdi sen uzattığın elini tutmayan ele mi dargınsın, yoksa tutmayacak bir ele kendi elini uzattığın için kendine mi kızgınsın? Senin olduğun hiç bir cümlede nokta yok, sen varsan her şeyin ucu açık ve son noktam hep sensin.


Bu hayat essahtan böyle, yaşanan her şey unutulur bir gün ve geriye sadece anılar kalır hafızanda. Bazısına "İyi ki yaşadım" dersin, bazısına neden yaşadığına hayret edersin, bazısına ise yaşadığına pişmanlık duyarsın. Ama yaşamışsındır artık, geriye dönüş yoktur. Ne yazık ki yaşanılanlar değiştirilemiyor, sadece iyi veya kötü anılar bırakıyor hafızanda. Sen ise sadece ve sadece önüne bakmak zorundasın, hayat geç kalmayı affetmiyor çünkü.

07 Kasım 2013

Kiminle?

Bu seferki sözümü hiç dallandırıp budaklandırmadan yazacağım, sanırım çok da kısa olacak:


Facebok'ta bulunan profil resimlerine bakarak kendilerine arkadaş seçen kendilerini bey sanan zat-ı az muhteremlere sözüm:


Onunla olmaz, bununla olur, şununla belki olur belki olmaz falan filan feşmekân derken siz kendiniz bir zahmet aynaya baksanız bakalım, asıl sizle olmaz.

01 Kasım 2013

Gitmek Mi Zor, Kalmak Mı?

Bitmesi gereken, ama bitmesini benim asla istemediğim öykü bitti =(((


Burası benim kalbimin mezarlığı, içinde yatanların sayısı aslında hiç belli değil.
Artık sizleri burada, bu resmini gördüğünüz yerde bekleyeceğim.
Belki aklınıza gelirim de beni konuk etmeye cesaretiniz olur.
 
 
Giden gittiği yerde mutlu olması lâzım ki gittiği yerden geri dönmeye hiç niyeti yok.
Sağlık olsun, ne yapayım yani, nasıl geri getirebilirim?

Kasım'da Aşk Başkadır Mı?

Her yıl Kasım'da aşkın başka olduğuna dair geyikler yazılır.
Ben aşkın Kasım'da bulunabileceğine emin değilim. Bulabilseydim bugüne kadar beşyüz sefer bulurdum. Karar verdim, bende şans falan hak getire ...


Geçen yıl da demiştim, Kasım'da aşkın başka olduğunu iddia ederken Aralık'ta da bulamayıp sonra da Ocak başında rakı içerken bulmayın kendinizi.


Bence Kasım'da aşkı arayacağınıza yaz boyunca giymediğiniz montlarınızdaki ceplerinizde para arayın, çünkü bulma ihtimâliniz çok ama çok daha yüksek.
Tavsiye ederim, çok başarılı.

Kasım'da Aşk Başkadır

Hakikaten de öyle midir?
Ben hiç sanmıyorum. Yine başlayacaksınız bu geyiğin boynuzunu uzatmaya.
Belki de olmayacak duaya "Amin!" diyeceksiniz.
Belki de bir "Öküz" tarafından yeni baştan terk edileceksiniz.
Sonra bunlar başlarınıza geldiğinde "Ocak Başında Rakı" muhabbetine girmenizi istemem bu yıl da.


Kasım'da başka olduğunu sandığınız aşk Aralık'sız olarak devam ederse Ocak başında kendinizi kaybettiğinizde lıkır lıkır Rakı içerken bulabilirsiniz.
Hiç merak etmeyin ama, mutlaka size eşlik edecek bir zavallıyı nasıl olsa bulursunuz.
Birbirinize içlerinizdeki sıkıntıları iyice bir döker, sonra da onu kullanılmış ve sümüklerinizle kirletilmiş bir Selpak Mendil gibi terk edip gidersiniz.
 
 
Ben sizi bilmez miyim sanki?
Bir parçacık aşktan anlasaydınız zaten sizi sevenleri üzmemeye çalışırdınız.
Kalp kırmanın çok kolay olduğunu çok iyi biliyorsunuz değil mi?
 Ama o kırdığınız kalbin içinde taşınanın ne olduğunu nereden bileceksiniz?
Onun için ben ne söylesem, ne yazsam boş. Ha tahtaya veya duvara söylemişim ha size, hiç ama hiç fark etmez.


Neyse, siz kendinizi çok da fazlama üzmeyin. Çünkü sizin geleceğiniz için daima üzülen ve merak eden birileri mutlaka vardır, ama onlar sizin sadece arkadaşınızdır. Sizi sevemezler ve sizden ümit bekleyemezler.
Siz kendiniz dalganızı geçin de, nasıl olsa canınız sıkıldığında veya yalnız bırakıldığınızda ya da başınıza bir saksı düştüğünde ararsınız veya sorarsınız.
Bu aramanız da onlar için bir teselli olur ara sıra bile olsa.


Hayat tabi sizin hayatınız, sizin için sizi sevenler nedirler ki? Kim olabiliyorlar ki onlar? Duyguları var mı?
Sizin tabi onların varlıklarından ve özel günlerinden ziyade çok ama çok daha önemli işleriniz vardır.
Birileriyle toplantılara gidecek ve orada birilerini bulmaya çabalayacaksınız.
Bulabileceğiniz ise sadece bir kaç küçük teselli belki, ya sonrası ne olacak?


Geride bıraktıklarınız ise sadece ağızlarını Poyraz'a açıp bakmakla kendilerini teselli etmekle yetinecekler.
Bu teselli sayesinde de birer "Issız İnsan" olacaklar.
Siz de yarattığınız bu eserlerle eminim gurur duyacaksınız.
Hade şimdi geçmişlerde kalın ve günümüze gelmeyin sakın!
Çünkü gelseniz bile o gelmeniz eskisi gibi olmayacaktır.

31 Ekim 2013

Halloween Kutlu Olsun

Bu gece Cadılar Bayramı.


Çocukların genellikle korkunç kostümler giyerek kapı kapı dolaşıp şeker meyve ve diğer hediyeleri topladığı bir bayramdır. Diğer Cadılar Bayramı aktiviteleri arasında maskeli balolar, korku filmi seansları ve perili olduğuna inanılan evlere düzenlenen geziler sayılabilir.
Bir Pagan festivali olarak İngiltere'de İrlandalılar, İskoçlar ve Galliler tarafından kutlanılmaya başlanmış, Ondokuzuncu yüzyılda bu gelenek Kuzey Amerika'ya göç edenler tarafından da devam etmiştir.
Cadılar Bayramı bazı belli başlı Batı Dünyası ülkelerinde kutlanır. Amerika Birleşik Devletleri'nde oldukça büyük ve görkemli bir festival olan Cadılar Bayramı, Amerikan kültürünün etkisiyle diğer Avrupa ülkelerinde de yaygınlaşmaktadır. Popülaritesi Türkiye gibi ülkeleri de etkilemiştir.


 Cadılar Bayramı; Anglosakson dünyasında ve başlıca Batılı ülkelerde "Halloween" olarak adlandırılır. Bu sözcük All Hallow's Eve (Bütün Azizlerin Akşamı) kavramından kısaltarak oluşturulmuştur.


Tüm herkese kutlu olsun =)))
Felice Halloween a tutti =)))

Ekim De Gidiyor

Ekim bitiyor bugün.
Sadece Ekim de değil, koskocaman yılın on kocaman ayı da bitiyor.
Oysa çok iyi hatırlıyorum sanki daha dün girdik içinde bulunduğumuz yıla.
Artık Güneş kendisini uzun zamanlarda özletmeye başlayacak.
Ağaçlar deseniz yapraklarını döktüler dökecekler, ortalık tam bir sarartı kapladı şimdilerde.
Yazlık mekânlar da artıkım iyiden iyiye boşaldılar ve o cıvıl cıvıl seslerini şimdilerde sessizliklere bıraktılar, bir de o mekânların yerlilerine.


Sana giderken "Hoşça kal" demeyeceğimi söylemiştim bir zamanlar yaz zamanlarında, çünkü hoş kalmak sadece ve sadece konuksever evsahiplerine mahsustur.
Netekim bu benim söylediğim "Hoşça kal" sadece geçici bir ayrılık için söylenir, bir kez daha görüşme için umut beslenir, ama sonsuza kadar ayrılmak varsa hayatta, yapacak bir şey kalmadı o zaman.


Yarın artık başlarsınız Kasım ayındaki "Aşkın Başka Olduğunun Geyikleri"ne.
Ama aşka "Aralık'la Bakma"yı başaramadıktan sonra "Ocak Başında Rakı" demlendirirken bulmayın kendinizi geçen yılki gibi.
Anlaştık mı sevgililer?

30 Ekim 2013

Marmaray - Mosmoray

Saatler geçiyor, Çakmaray'la alakalı tenkitler bitmiyor.
Marmaray'da arıza çıktıktan sonra İngiltere ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki bağlantı koptuğu ve birbirlerinden herhangi birer haber alamadıkları için iki taraf da tedirgin olmuşlar =)))
Tamir için hem İngiliz, hem Çinli, hem de Gana'lı başbakanlar Türkiye'ye geleceklermiş =)))


Şimdi şöyle bir vaziyet-i rezilliye çıktı ortaya:
Garanti süresinden önce arızalandığı ve henüz taksitleri bile bitmediği için acaba tamir etmeye para lâzım olacak mı?
Malum, işbu proceye tam Beş Milyar Amerika Birleşik Devletleri Doları para harcandı. Eğer tamir için para isterlerse bizden, yazık günâh yahnie =)))

Tabi trenin tünelde arızalanması riskine karşı işletmeci yolculara bedavadan Yasin-i Şerif Sur'esini dağıtacakmış.
Bence mayo ve şnorkel de dağıtsın, malum ki tünel deniz altında. Her an her şey olabilir. Ayrıca Boğaziçi alır götürür adamı, benden duymayın ...


İşte Fatih Sultan Mehmed'in beşyüzaltmış yıllık hayali, İstanbul Boğazı'nın altından da olsa yürüyerek karşıya geçildi ... Az şey değil, çünkü "Üzerine asla bina te'sis olunmaya" dediği mıntıkayı gecekondularla doldurup adamı mezarında rahatsız ettik yeteri kadar, bari rüyasını gerçekleştirelim en azından.


E az şey değil, denizin altında bir trenimiz var şimdi =))) Tabi bozulup bizi yolda bırakmazsa elbette.


İstanbul'da sık sık elektrik kesintileri olacağına göre bence hem Ayrılıkçeşmesi'nde, hem de Kazlıçeşme'de birer deve timi kurulsa hiç de fena olmazdı hani.

Şakası bir yana, inşallah Marmaray'ımız düzeltilir ve adam gibi işletilmeye başlanır, çünkü bir kaç zaman sonra Vapor seferleri yeni baştan düzenlenecek, belki de kaldırılacak.
Tren işlemezse ne yaparız?

Marmaray - Çakmaray

Artık deniz altında tünelimiz de oldu ya, bunun geyiği biraz zor biter.
Aslında olmasını hiç ama hiç istemediğim üç şey olmuş bugün.
Marmaray'da arızalar.

Tabi elektriklerde arıza meydana gelince her kafadan bir ses çıkmaya hemen başladı.
Ama en güzel benzetme Zaytung'dan:
Marmaray'ın bozulmasına sebep olan durum iki yolcunun abdestsiz ve cenabet olarak trene binmeleridir. İşbu şahısların robot resimleri çizilip basına dağıtılmıştır.
Aynen vakti zamanında çalıştırıldıktan üç dakikacık bile geçmeden duran "Devrim" otomobillerine benzedi.


Yukarıda gördüğünüz otomobil 1961 model olup hâlâ saat gibi çalışmaktadır.
Ben bu arada yeri geldi söyleyeyim, Zaytung diye okunan sözcüğün aslı "Zeitung" olup Almanca "Gazete" anlamına gelir, yani bu isimde mizahiyelik bir nesne-i şerif namevcuddur.
Yani kısaca ben kendim bu kaynaktan gelen haberleri mizah ve komik olmasını çok iyi bilmeme rağmen son derece ciddiye alırım.

Gelgelelim Marmaray'da bir gerçek daha çıktı ortaya:
Eğer Marmaray'ı zamanında (29 Ekim 2013) yetiştiremezlerseymiş mühendisler, kendilerini Boğaziçi Köprüsü'nden Boğaziçi'nin serin ve derin sularına bırakıp kendilerini intihar edeceklermiş.
Biraz önce Marmaray'da seferler ikinci kez durdurulmuş, bu seferki sebep de yoğunluk.
Trenin kapısı arıza yapmış, haber siteleri "Çakmaray" diyor.
Hayat ne kadar tuhaf değil mi?
Bir yandan sevinçle dalgamızı geçebilidiğimiz olayda aslında çok daha başka bir dramı da yaşayabilirdik.
Aşağıdaki resim ise günümüzün özetini anlatıyor sanki =)))


Artık bu resim üstüne Marmaray Tüneli'nde "Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda" şarkısı hiç fena olmazdı, müzikle yapılan yürüyüşün zevki başka hiç bir yerde bulunmaz.

Bu yazım da size belki tezatları anlatmama yardımcı olur.
Dilerim bir daha İnokta Basın içinde "Çakmaray" gibi bir benzetme okumayız, ama bu gidişle resmi adına demezsek ne olalım?

29 Ekim 2013

Hababam Sınıfı - Gençliğe Hitabe Sahnesi

Cumhuriyet Bayramı'nda son paylaşımım yıllar öncesinden kalma.
Ama yakında bu videoyu YouTube'den kaldırmazlarsa gözlerim açık gider.
Çünkü müstemlekemizde o kadar tuhaf şeyler yaşıyoruz ki ...
Bu da sevgililerime bayram hediyem olsun.
Not: Bu film benden yaşlıdır, ama ne zaman izlersem bu sahneleri gözlerim hüzünlenir.

http://youtu.be/jlcGNg5D-UY

Artıkım günümüzdeki filmlerde ve dizilerde Atatürk'ün adı bile anılmıyor, bolca küfür ve banelious espiri bozuntuları gırla gidiyor. Hiç bir dizi ve filmin öğretici tarafı kalmamış.
Yazık whallaha bu millete ve televizyon başında boşa harcanan zamana.
Allah bize bu israfı sormayacak mı günü gelince?

Bayramı Kutladık

Bugün aslında başka paylaşım yapmayacaktım, ama bu resmi görünce dayanamadım ...


Burası Burgazada İskelesi.
Çok fazla yazmayacağım ve sizi sadece resimle ve iki tane pankartla baş başa bırakacağım.
Sanırım isyanımın sebebini anladınız herhâl ...


Madem cumhuriyetten hoşlanmıyorsunuz Türk Lirası'nı da kullanmayın, çünkü üstünde Atatürk'ün resmi var.
Atatürk'e lâf edip sövecek kadar efelenmeyi biliyorsanız, azıcık çarşı ve pazara gidin de onur şeref namus falan filân feşmekân satın alın da bu toprakları terk edin. Cebinizde hâlâ Atatürk'ün resimleri olan paralarla evinize ekmek alıyorsunuz, yazıklar olsun!
 
 
Affet bizi Ata'm, ama Cumhuriyetimize sonuna kadar sahip çıkıp koruyacağımıza söz veriyoruz. 


Burası da İzmir.
Cumhuriyet Bayramı Coşkusu.


Bayram dediğin böyle kutlanır.


Burası da Bursa.


Ve Bağdat Caddesi.


Ben bu akşam için aranızdan çekiliyorum, dilerim ertesi günü sevinçle hatırlayacağımız bir bayram yaşamış oluruz.

Marmaray

Yüzelliüç yıllık proceydi. Değişe değişe çeşitli hâller aldı. Ama sonunda açıldı.
Açıldı ama tartışmalar da yok değil.
Dilerim Pamukova gibi bir olay yaşanmaz.

Sonuç olarak vatana millete ve dünyaya hayırlı uğurlu ve bereketli olmasını dilemekten başka düşüncem yok.
Deniz altındaki treni güle güle kullanın.
Biz bugün Cumhuriyetimizin doksanıncı yaşını kutluyoruz, siz de öküzün baktığı gibi trenlere bakın.

Cumhuriyet Bayramı Vol. 90

Bugün cumhuriyetimiz doksanıncı yaşına basıyor.
Bazı içimizdeki düşmanlara inat olsun, bu bayram en büyük bayram.
Size yine Facebok'taki resimlerden bir küçük seçki hazırladım:


Hayatta ne olursa olsun, son zamanlarda Facebok Fan Sayfamdan gelen küfürlere inat olsun üstteki paylaşımım. Unutmayın ki cumhuriyet sayesinde siz de besleniyorsunuz, hiç bir şey bilmenize gerek yok, sadece haddinizi bilin yeterli.



 Bu resmi bugün değil, sanırım 10 Kasım'da yapmam lâzımdı belki de, Affet Bizi Ata'm!
Senin mirasına sahip çıkamadığımız için. Senin kurduğun bir çok tesisi kendi ellerimizle sattığımız için.
Bari satmamıza karşılık elimize bir şey geçseydi neyse de, bedavaya gittiğine üzülüyorum.


Bu da Cumhuriyetimizi savunurken bize küfredenlere gelsin!
 

Bayramımız kutlu olsun.
 

Dilerim gelecek yıllarda da kutlamak kısmet olur, biz de burada olursak tabi.