Bu Blogda Ara

Sayfalar

28 Ocak 2013

Nargileye De Yasak Geldi

Nargile son zamanlarda yeniden gençliğin gözdesi. Her ne kadar geleneklerimizde olsa bile bu zamana kadar pek bulunamıyordu.
Gelgelelim Sağlık Bakanlığımız bizim her zaman savunduğumuz 4207 sayılı yasada değişiklik yaptı.
Biliyorsunuz işbu yasaya göre kapalı mekânlarda sigara içilmesi yasak ve içilince cezası da her yıl yine başka bir yasaya göre değişen oranlarda zam geliyor.

Ancak bu yasada bir eksiklik vardı, çünkü düne kadar kapalı mekânlarda nargile içmenin önünde herhangi bir engel yoktu.
Bu engel bugün konuldu, artık kapalı mekânlarda nargile içmek yasak. Nargile de aynen sigara gibi açık ve havalandırmalı mekânlarda içilebilecek.

Ayrıca yasaya bir madde daha eklendi, nargile salonu sahipleri bundan böyle toptan tütün satış ruhsatı almak zorunda bırakıldı. bu belgeyi almayanlar nargile satamayacaklar.
Hayırlı olsun.

Aç Köpek Öğrenemiyor

Atalarımız boşuna dememişler: Aç ayı oynamaz.
Doktorlar da boşuna dememişler: Kahvaltı en önemli öğün, kahvaltısız çıkmayın.
Ayrıca insanlar açken insan değildir ki bu "Açken ben ben değilim" adında bir reklâma slogan olmuştur.

Efenim açlık konusunda daha fazlama konferans vermeden ben biraz önce kanalımıza gelen bir başka araştırma haberinin içeriğini paylaşayım.
Yolumuz Avrupa Birliğinin en önemli ortaklarından Fransa'ya düştü bu kez.
Adını açıklamayan bir ünüversütede birtakım görevliler bir araştırma daha yapmışlar, ama adamlar İsviçreli değiller.
Bu araştırmada da tıpkı çocuklar gibi köpeklerin de insanlardan bir şeyler öğrenebilmesi için karınlarının tok olması gerektiğini zaten biliniyordu ama tekrardan ortaya çıkartmış.

Bu araştırma köpeklerin kahvaltıdan yarım saat sonra hafıza ve dikkât testlerinde daha başarılı olduklarını ortaya çıkarttı.
İnokta basına beyanatta bulunan araştırmanın görevlileri muhabirlerimize "Kahvaltıdan yarım saat sonra beyindeki şeker idéâl seviyesine ulaşıyor. Bu da öğrenme becerisini arttırıyor." demişlerdir.

Kar Yemeyin

Bu aralar kış zamanları, kışın da biliyorsunuz kar yağar. Çoğu insan kar yemeye de bayılır.
Bugün gündemimize bir haber düştü, onu paylaşmadan edemeyeceğim sizlerle.
Efenim bizim Danimarka ad verilen küçücük bir devlette geçen gün bir araştırma yapılmış ve sonuçları da kamuoyuyla paylaşılmış.

Bu araştırmaya göre kar tanelerinin içinde bazı bitkilerde görülen bakteriler ve toprakta bulunan üçbin değişik kimyasal madde bulunmuş.
Bu sonucu görünce araştıran uzmanlarımız "Kar çoğu kişi tarafından zararsız olarak bilinir. Fakat bu araştırmamız olayın tersini ortaya çıkardı. Kar yemek sağlığınıza zarar verir." demişlerdir.

Biliyorsunuz kar dünyada mikrobun kırılması için yağar, mikrop da kusura bakmayın kimyasal maddesiz kırılmaz.
Bu kimyasallar da bitkilere faydalıdır ama insanlara zararlı olması pek de şaşırılacak bir şey değil.
Yukarıdaki işini çok iyi biliyor.

27 Ocak 2013

Turist Çeken Dostluk

Bu sefer size bir arkadaşlık haberi vereceğim. Ama öyle sıradan bir arkadaşlık değil, her zaman genelde birbirlerine saldırmadan duramayan kedi ile köpek yüzbin yılın aşkında kendine yer buldu.
Efenim görüntülerimiz Muğla vilâyeti Bodrum kazasında Güney Kore'den gelen misafirlerimiz tarafından çekildi.
Kedimizin adı Yılışık, köpeğimizin adı Paşa. Öyle bir sarılmışlar ki birbirlerine emin olun evli çiftler bile böylesini yapamamışlardır.


İkisinin de bakıcısı olan Milli Piyanqo bilet satıcısı Mithat Aydınalp kanalımıza verdiği beyanatta "Yılışık ile Paşa iki yıldır birbirlerinden ayrılmıyor, birlikte uyuyor birlikte geziyorlar" dedi.
Yazımın sonunda söyleyeceklerim şunlardan ibaret:
Tüm kavga edenlere ve tüm düşmanlık besleyen herkese ama herkese bu resim koskocaman bir kapak olsun.

Cep Gribi

Grip biliyorsunuz en kolay bulaşan bir hastalıktır, bulaştığı insana da rahat vermez, en az bir hafta yatak istirahati gerektirir.
Özellikle gribin en çok görüldüğü kışın bazı küçük ayrıntılara biraz daha dikkât etmek gerekir.
Hani hepimizin elinden düşürmediği ve önümüzdeki zamanlara bakarsak düşürmeyecekleri garanti olan ve adına telefon denilen ama işleyiş biçimi bilgisayar olan bazı alet-i şerifler var ya, işte onlardan bahsediyorum sizlere.


Efenim konumuza dönersek ve dühûl edersek geçmişte sabit telefonun ve bir zaman sonra bu telefonun ceplere sığan modelinin mucidi olan çok sefkilı (!) Amerika Birleşik Devletleri bir araştırma yapmış, büyüklerimizin bildiği bir şeyi yeniden gündeme getirip kendini kahraman saymak istemiş.
Araştırmanın konusuna göre cep telefonları grip virüsünün yayılmasına çok büyük katkıda bulunduğunu ortaya çıkarttı.
Bulaştırma hadisesi aynen şöyle gerçekleşiyor:
Herkesin tuttuğu kapı kolları otobüslerdeki tutacaklar çatal bıçak kaşık gibi malzemeleri mecburen de olsa tutuyoruz. Bunlardan da bu virüs elimize bulaşıyor ister istemez. Buraya kadar anlaşılmayacak bir şey yok değil mi?
Daha sonra bu kirli ellerimizle yukarıda açıklamasını yaptığım ve adına cep telefonu olarak özetleyebileceğim aleti de tutuyoruz. Bu virüs ekranda yazı yazarken ellerimizden ekrana bulaşıyor. Hani zurnanın zırtladığı nokta da burada.
Derken ne oluyor? Diyelim telefonumuz çalıyor ve biri arıyor. Aradı tabi hakkıdır.
Bu virüsler şimdi konuşma talebine cevap verince ekrandan ağzımıza giriyor ve ağzımızdan da vücudumuzun içine giriyor. Vücudumuzun içinde de gidecekleri yerleri hepsi çok ama çok iyi biliyorlar.


Araştırmayı yayınlayan Amerikalı uzmanlar gripten korunmak için bir yol daha öğretiyorlar bize gazeteye verdikleri beyanatta. Nasıl mı?
"Cep telefonlarınıza sürekli olarak temizleyin ve eller serbest özelliğini kullanın."